Forum Logo  

Geri Git   ForumKalbi.Com > Dini Bölüm > İslâm ve İnsan > Tasavvuf

Tasavvuf Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmek..


Hakikatin Sırrı: Muhyiddin İbn. Arabi

Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmek..


Kullanıcı Etiket Listesi

  
 
LinkBack Seçenekler Görüntüleme stilleri
Alt 21 Şubat 2024, 12:24   #1
Çevrimdışı
Huysuz Ve Tatlı Adam
 
Arthur kullanıcısının Avatarı
 
Profil ayrıntılarını görüntüleyebilmek için kayıtlı kullanıcı olmanız ve üye hesabınızla oturum açmanız gerekmektedir.
Varsayılan Hakikatin Sırrı: Muhyiddin İbn. Arabi

Aşkın sırrına düşüp özünde yol bulanların, hakikat yolunda ışığı görenlerin, aşkın temelinde güzelliği arayanların, tüm sıfatlardan geçip sessizlik diyarında yol alanların, yaratılanların aynasında yaratanı bulanların ve elif nuruyla şenlenenlerin Şeyhü-l Ekberi, Muhyiddin-i İbni Arabi…

Onun dünyasında Allah, her yaratılanın aynasında akseder. Onun kelamında harfler yan yana geldi mi örtüler kalkar, zarflar açılır. Onun sözlerinde ki hakikat Allah’ın vechinden başkasını konuşmaz, göz O’nun vechinden başkasına bakmaz, kulak O’nun kelamından başkasını işitmez. O’na göre aşk zata eklenen soyut bir nitelik değildir. Aşık ile maşuk arasındaki bir ilişkiden de ötedir. O’na göre aşk; Allah’ın sonsuz suretlerinin, ariflerin kalbinde yansıyan hakikatidir. Arabi’nin kuramında Allah bütün niteliklerin üzerindedir. Bu nitelikler ne “O” dur, ne de “O” ndan gayridir. “O” isimler aracılığıyla tecelli eder. Yani yaratılan, Allah ile özdeş değil yalnızca onun sıfatlarının yansımasıdır. Hakikati bu sözlerde gizleyen ve Vahdet- i Vücud’u işaret eden bu sözlerini tev’il etmek, başka manalar yüklemek mümkün müdür?

Aristotales’in, İbn-i Rüşt’ün, İbn-i Sina’nin, Farabi’nin, Razi’nin, Descartes’in, Bacon’un mantıkta aradığı sırrı İbn-i Arabi hakikatin sırrında aramıştır. Ölümü yok oluş olarak niteleyenlerin aksine, suretin parçalara ayrılıp çözümlenmesi yani hakikate dönüş olarak açıklamıştır. O’na göre hakikat nurdur ve birdir. Allah’ı özünde görenler, hakikati doğrudan doğruya idrak edenlerdir. Aranan hakikat ise o bizzat Hak’tır. Çünkü “O” şahdamarımızdan daha yakındır bize.

Bütün suretleri kabul ederek hale geldi kalbim benim / Ceylanların otlağına döndü, rahiplerin manastırına, putların tapınağına, hacıların kâbesine döndü kalbim / Tevrat’ın kutsal levhalarına, Mukaddes Kur’an sayfalarına döndü kalbim / Hangi yöne yönelirse yönelsin aşk kervanları, ben aşk dinini uyguluyorum / Dinimdir, imanımdır, inanıyorum aşka…

Aşk, ilahi bir hüviyettir Arabi’de. Bütün varlıklara nüfuz eder, onları birbirine bağlar. İbadetlerin en yüksek derecesi ve hakikisidir. Bu hakiki aşk, bütün aşkların sebebidir. Kalpte aşk bulunmazsa eğer hiçbir ibadet yaradana olmaz. Aşk kusursuzdur, ciddiyetsizlik insanın Allah katında mertebesini düşürür. O’nun aşkında, aşık maşukunun hükmü altındadır. Gönlünü ve kalbini ele geçirmiştir Aşk Sultanı . Aşık gördüğü her surette sevgisinin suretini görür.

Aşkın sırrına düşüp özünde yol bulanların, hakikat yolunda ışığı görenlerin, aşkın temelinde güzelliği arayanların, tüm sıfatlardan geçip sessizlik diyarında yol alanların, yaratılanların aynasında yaratanı bulanların ve elif nuruyla şenlenenlerin Şeyhü-l Ekberi, Muhyiddin-i İbni Arabi…

Onun dünyasında Allah, her yaratılanın aynasında akseder. Onun kelamında harfler yan yana geldi mi örtüler kalkar, zarflar açılır. Onun sözlerinde ki hakikat Allah’ın vechinden başkasını konuşmaz, göz O’nun vechinden başkasına bakmaz, kulak O’nun kelamından başkasını işitmez. O’na göre aşk zata eklenen soyut bir nitelik değildir. Aşık ile maşuk arasındaki bir ilişkiden de ötedir. O’na göre aşk; Allah’ın sonsuz suretlerinin, ariflerin kalbinde yansıyan hakikatidir. Arabi’nin kuramında Allah bütün niteliklerin üzerindedir. Bu nitelikler ne “O” dur, ne de “O” ndan gayridir. “O” isimler aracılığıyla tecelli eder. Yani yaratılan, Allah ile özdeş değil yalnızca onun sıfatlarının yansımasıdır. Hakikati bu sözlerde gizleyen ve Vahdet- i Vücud’u işaret eden bu sözlerini tev’il etmek, başka manalar yüklemek mümkün müdür?

Aristotales’in, İbn-i Rüşt’ün, İbn-i Sina’nin, Farabi’nin, Razi’nin, Descartes’in, Bacon’un mantıkta aradığı sırrı İbn-i Arabi hakikatin sırrında aramıştır. Ölümü yok oluş olarak niteleyenlerin aksine, suretin parçalara ayrılıp çözümlenmesi yani hakikate dönüş olarak açıklamıştır. O’na göre hakikat nurdur ve birdir. Allah’ı özünde görenler, hakikati doğrudan doğruya idrak edenlerdir. Aranan hakikat ise o bizzat Hak’tır. Çünkü “O” şahdamarımızdan daha yakındır bize.

Bütün suretleri kabul ederek hale geldi kalbim benim / Ceylanların otlağına döndü, rahiplerin manastırına, putların tapınağına, hacıların kâbesine döndü kalbim / Tevrat’ın kutsal levhalarına, Mukaddes Kur’an sayfalarına döndü kalbim / Hangi yöne yönelirse yönelsin aşk kervanları, ben aşk dinini uyguluyorum / Dinimdir, imanımdır, inanıyorum aşka…

Aşk, ilahi bir hüviyettir Arabi’de. Bütün varlıklara nüfuz eder, onları birbirine bağlar. İbadetlerin en yüksek derecesi ve hakikisidir. Bu hakiki aşk, bütün aşkların sebebidir. Kalpte aşk bulunmazsa eğer hiçbir ibadet yaradana olmaz. Aşk kusursuzdur, ciddiyetsizlik insanın Allah katında mertebesini düşürür. O’nun aşkında, aşık maşukunun hükmü altındadır. Gönlünü ve kalbini ele geçirmiştir Aşk Sultanı . Aşık gördüğü her surette sevgisinin suretini görür.

Biz aşktan sudur ettik
Aşk üzerine yaratıldık
Aşka doğru yöneldik
Aşka verdik gönlümüzü
(Risalet’ül Fütühat)

Yalnızca bir mutasavvıf değildir, Ibn-i Arabi. Bıraktığı kitaplar Allah yolunda aşka düşenlerin rehberi olmuştur.

Halk haktır,aklın varsa/
Hak halktır,gözün varsa /

Bu sözler için niceleri kâfir dedi ona niceleri zındık. Ama Allah yolunda yürüyen nice âlimler onun veliyy-ul kâmil olduğunu anlamıştır. O’nun ilmini anlamadan aleyhinde konuşmak doğru değildir. Kendisi hakkında:

“Her asrın kendisiyle yüceldiği biri vardır.
Gelecek asırların tümü içinse o benim.’’

Diyecek kadar manevi alemde nazı olan Veliyy’ul Ekber’dir Arabi… Sezai Karakoç’un bir şiirde dediği gibi;

“Yolları bir urgan gibi ayağına sarmış
Muhyiddin.” tam da öyle.

Endülüs’ten Mısır’a, Kudüs’ten, Bağdat’a, Mekke’den, Anadolu topraklarına ve Şam’a kadar uzanan İslam coğrafyasının selamet çağrısının medarıdır.Sufilerin meclislerinde bulunan Arabi, bu toprakların ruhuyla seslenmiştir çağlar ötesine. Maruz kaldığı suçlamalar ve kendisine yapılan işkencelerden söz eder İbn-i Arabi:

“Kabe’de İbrahim makamında uyurken ruhlar âleminden bir ses işittim. Bu ses bana şu mesajı getiriyordu; ‘İbrahim’in makamına sığın. Zira o çokça ahvah eden halim, selim biriydi.’ O vakit işkence göreceğimi anlamıştım.’’

Beş yüze yakın eseri olduğunu rivayet eder Molla Cami. Bunların arasında en önemlileri 37 ciltten oluşan Fususu’l Hikem ve 30 yılda tamamladığı El-Futuhat’ül Mekkiye’dir. Yalnız tasavvuf âlimi değil aynı zamanda tefsir, fıkıh, edebiyat, şiir ve tabiat bilimleri üzerine eserlerde vermiştir. Felsefeyi tasavvufi bakış açısıyla ele almış, bu alanda daha da ileri giderek şunu belirtmiştir: “Her şey tasavvufta vardır, fakat tasavvuf her şeyde yoktur” demiştir. O’nun tasavvuf yolu Kur-an ve Sünnet’ten geçer. Kuran ve Sünnet’ten aldığı görünür anlamları, emirleri, yasakları, öğretileri tam uyumlu bir derinlik anlayışıyla idrak etmiştir. O’nun tasavvuftaki derinlik anlayışı uzun, zorlu bir nefis mücadelesinden geçer. O’nun derinlik anlayışında akıl her şeyi idrak edemez ve acizdir. Fakat kalp, beşeri tüm konuları ve ilahi tüm sırları idrak edecek bir yapıdadır. Arabi der ki:

“Allah’tan başkasını unut, zakir olursun…Zakir olan bir kimse her yerde zakirdir…Kalp ve lisanıyla Allah’ın zikrine devam edenlerin kalbine Allah, zati ahadiyyetine karşi iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ise haya gelir… Haya makamında fetih başlar. Fetih kalp gözünün tevkif-i rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mıahlak, fazilet, doğruluk o kimse için asla değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet olur, onsuz yaşayamaz…”

Hakkı hak ile bulursun O’nun kelamında. Hakkı sadece kendinle ararsan kendinden başka bir şey bulamazsın. Sen Hak ile varsın, senin Hakkı görmen, Hakkın seni üzerine serdiği perdedir.

Kaynaklar:
-Muhyiddin İbn’ül Arabi’nin Tasavvuf Felsefesi,
A.E.Afifi,
-Muhyiddin İbn’ül Arabi’nin Menkıbeleri,Çev,
Dr.Abdulkadir Şener, Dr.M.Rami Ayas.

Aşkın sırrına düşüp özünde yol bulanların, hakikat yolunda ışığı görenlerin, aşkın temelinde güzelliği arayanların, tüm sıfatlardan geçip sessizlik diyarında yol alanların, yaratılanların aynasında yaratanı bulanların ve elif nuruyla şenlenenlerin Şeyhü-l Ekberi, Muhyiddin-i İbni Arabi…

Onun dünyasında Allah, her yaratılanın aynasında akseder. Onun kelamında harfler yan yana geldi mi örtüler kalkar, zarflar açılır. Onun sözlerinde ki hakikat Allah’ın vechinden başkasını konuşmaz, göz O’nun vechinden başkasına bakmaz, kulak O’nun kelamından başkasını işitmez. O’na göre aşk zata eklenen soyut bir nitelik değildir. Aşık ile maşuk arasındaki bir ilişkiden de ötedir. O’na göre aşk; Allah’ın sonsuz suretlerinin, ariflerin kalbinde yansıyan hakikatidir. Arabi’nin kuramında Allah bütün niteliklerin üzerindedir. Bu nitelikler ne “O” dur, ne de “O” ndan gayridir. “O” isimler aracılığıyla tecelli eder. Yani yaratılan, Allah ile özdeş değil yalnızca onun sıfatlarının yansımasıdır. Hakikati bu sözlerde gizleyen ve Vahdet- i Vücud’u işaret eden bu sözlerini tev’il etmek, başka manalar yüklemek mümkün müdür?

Aristotales’in, İbn-i Rüşt’ün, İbn-i Sina’nin, Farabi’nin, Razi’nin, Descartes’in, Bacon’un mantıkta aradığı sırrı İbn-i Arabi hakikatin sırrında aramıştır. Ölümü yok oluş olarak niteleyenlerin aksine, suretin parçalara ayrılıp çözümlenmesi yani hakikate dönüş olarak açıklamıştır. O’na göre hakikat nurdur ve birdir. Allah’ı özünde görenler, hakikati doğrudan doğruya idrak edenlerdir. Aranan hakikat ise o bizzat Hak’tır. Çünkü “O” şahdamarımızdan daha yakındır bize.

Bütün suretleri kabul ederek hale geldi kalbim benim / Ceylanların otlağına döndü, rahiplerin manastırına, putların tapınağına, hacıların kâbesine döndü kalbim / Tevrat’ın kutsal levhalarına, Mukaddes Kur’an sayfalarına döndü kalbim / Hangi yöne yönelirse yönelsin aşk kervanları, ben aşk dinini uyguluyorum / Dinimdir, imanımdır, inanıyorum aşka…

Aşk, ilahi bir hüviyettir Arabi’de. Bütün varlıklara nüfuz eder, onları birbirine bağlar. İbadetlerin en yüksek derecesi ve hakikisidir. Bu hakiki aşk, bütün aşkların sebebidir. Kalpte aşk bulunmazsa eğer hiçbir ibadet yaradana olmaz. Aşk kusursuzdur, ciddiyetsizlik insanın Allah katında mertebesini düşürür. O’nun aşkında, aşık maşukunun hükmü altındadır. Gönlünü ve kalbini ele geçirmiştir Aşk Sultanı . Aşık gördüğü her surette sevgisinin suretini görür.

Aşkın sırrına düşüp özünde yol bulanların, hakikat yolunda ışığı görenlerin, aşkın temelinde güzelliği arayanların, tüm sıfatlardan geçip sessizlik diyarında yol alanların, yaratılanların aynasında yaratanı bulanların ve elif nuruyla şenlenenlerin Şeyhü-l Ekberi, Muhyiddin-i İbni Arabi…

Onun dünyasında Allah, her yaratılanın aynasında akseder. Onun kelamında harfler yan yana geldi mi örtüler kalkar, zarflar açılır. Onun sözlerinde ki hakikat Allah’ın vechinden başkasını konuşmaz, göz O’nun vechinden başkasına bakmaz, kulak O’nun kelamından başkasını işitmez. O’na göre aşk zata eklenen soyut bir nitelik değildir. Aşık ile maşuk arasındaki bir ilişkiden de ötedir. O’na göre aşk; Allah’ın sonsuz suretlerinin, ariflerin kalbinde yansıyan hakikatidir. Arabi’nin kuramında Allah bütün niteliklerin üzerindedir. Bu nitelikler ne “O” dur, ne de “O” ndan gayridir. “O” isimler aracılığıyla tecelli eder. Yani yaratılan, Allah ile özdeş değil yalnızca onun sıfatlarının yansımasıdır. Hakikati bu sözlerde gizleyen ve Vahdet- i Vücud’u işaret eden bu sözlerini tev’il etmek, başka manalar yüklemek mümkün müdür?

Aristotales’in, İbn-i Rüşt’ün, İbn-i Sina’nin, Farabi’nin, Razi’nin, Descartes’in, Bacon’un mantıkta aradığı sırrı İbn-i Arabi hakikatin sırrında aramıştır. Ölümü yok oluş olarak niteleyenlerin aksine, suretin parçalara ayrılıp çözümlenmesi yani hakikate dönüş olarak açıklamıştır. O’na göre hakikat nurdur ve birdir. Allah’ı özünde görenler, hakikati doğrudan doğruya idrak edenlerdir. Aranan hakikat ise o bizzat Hak’tır. Çünkü “O” şahdamarımızdan daha yakındır bize.

Bütün suretleri kabul ederek hale geldi kalbim benim / Ceylanların otlağına döndü, rahiplerin manastırına, putların tapınağına, hacıların kâbesine döndü kalbim / Tevrat’ın kutsal levhalarına, Mukaddes Kur’an sayfalarına döndü kalbim / Hangi yöne yönelirse yönelsin aşk kervanları, ben aşk dinini uyguluyorum / Dinimdir, imanımdır, inanıyorum aşka…

Aşk, ilahi bir hüviyettir Arabi’de. Bütün varlıklara nüfuz eder, onları birbirine bağlar. İbadetlerin en yüksek derecesi ve hakikisidir. Bu hakiki aşk, bütün aşkların sebebidir. Kalpte aşk bulunmazsa eğer hiçbir ibadet yaradana olmaz. Aşk kusursuzdur, ciddiyetsizlik insanın Allah katında mertebesini düşürür. O’nun aşkında, aşık maşukunun hükmü altındadır. Gönlünü ve kalbini ele geçirmiştir Aşk Sultanı . Aşık gördüğü her surette sevgisinin suretini görür.

Biz aşktan sudur ettik
Aşk üzerine yaratıldık
Aşka doğru yöneldik
Aşka verdik gönlümüzü
(Risalet’ül Fütühat)

Yalnızca bir mutasavvıf değildir, Ibn-i Arabi. Bıraktığı kitaplar Allah yolunda aşka düşenlerin rehberi olmuştur.

Halk haktır,aklın varsa/
Hak halktır,gözün varsa /

Bu sözler için niceleri kâfir dedi ona niceleri zındık. Ama Allah yolunda yürüyen nice âlimler onun veliyy-ul kâmil olduğunu anlamıştır. O’nun ilmini anlamadan aleyhinde konuşmak doğru değildir. Kendisi hakkında:

“Her asrın kendisiyle yüceldiği biri vardır.
Gelecek asırların tümü içinse o benim.’’

Diyecek kadar manevi alemde nazı olan Veliyy’ul Ekber’dir Arabi… Sezai Karakoç’un bir şiirde dediği gibi;

“Yolları bir urgan gibi ayağına sarmış
Muhyiddin.” tam da öyle.

Endülüs’ten Mısır’a, Kudüs’ten, Bağdat’a, Mekke’den, Anadolu topraklarına ve Şam’a kadar uzanan İslam coğrafyasının selamet çağrısının medarıdır.Sufilerin meclislerinde bulunan Arabi, bu toprakların ruhuyla seslenmiştir çağlar ötesine. Maruz kaldığı suçlamalar ve kendisine yapılan işkencelerden söz eder İbn-i Arabi:

“Kabe’de İbrahim makamında uyurken ruhlar âleminden bir ses işittim. Bu ses bana şu mesajı getiriyordu; ‘İbrahim’in makamına sığın. Zira o çokça ahvah eden halim, selim biriydi.’ O vakit işkence göreceğimi anlamıştım.’’

Beş yüze yakın eseri olduğunu rivayet eder Molla Cami. Bunların arasında en önemlileri 37 ciltten oluşan Fususu’l Hikem ve 30 yılda tamamladığı El-Futuhat’ül Mekkiye’dir. Yalnız tasavvuf âlimi değil aynı zamanda tefsir, fıkıh, edebiyat, şiir ve tabiat bilimleri üzerine eserlerde vermiştir. Felsefeyi tasavvufi bakış açısıyla ele almış, bu alanda daha da ileri giderek şunu belirtmiştir: “Her şey tasavvufta vardır, fakat tasavvuf her şeyde yoktur” demiştir. O’nun tasavvuf yolu Kur-an ve Sünnet’ten geçer. Kuran ve Sünnet’ten aldığı görünür anlamları, emirleri, yasakları, öğretileri tam uyumlu bir derinlik anlayışıyla idrak etmiştir. O’nun tasavvuftaki derinlik anlayışı uzun, zorlu bir nefis mücadelesinden geçer. O’nun derinlik anlayışında akıl her şeyi idrak edemez ve acizdir. Fakat kalp, beşeri tüm konuları ve ilahi tüm sırları idrak edecek bir yapıdadır. Arabi der ki:

“Allah’tan başkasını unut, zakir olursun…Zakir olan bir kimse her yerde zakirdir…Kalp ve lisanıyla Allah’ın zikrine devam edenlerin kalbine Allah, zati ahadiyyetine karşi iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ise haya gelir… Haya makamında fetih başlar. Fetih kalp gözünün tevkif-i rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mıahlak, fazilet, doğruluk o kimse için asla değişmeyen, değiştirilemeyen bir haslet olur, onsuz yaşayamaz…”

Hakkı hak ile bulursun O’nun kelamında. Hakkı sadece kendinle ararsan kendinden başka bir şey bulamazsın. Sen Hak ile varsın, senin Hakkı görmen, Hakkın seni üzerine serdiği perdedir.

Kaynaklar:
-Muhyiddin İbn’ül Arabi’nin Tasavvuf Felsefesi,
A.E.Afifi,
-Muhyiddin İbn’ül Arabi’nin Menkıbeleri,Çev,
Dr.Abdulkadir Şener, Dr.M.Rami Ayas.

 
Alt 08 Mart 2024, 11:00   #2
Çevrimiçi
 
Sürmenaj kullanıcısının Avatarı
 
Profil ayrıntılarını görüntüleyebilmek için kayıtlı kullanıcı olmanız ve üye hesabınızla oturum açmanız gerekmektedir.
Varsayılan Yanıt: Hakikatin Sırrı: Muhyiddin İbn. Arabi

“Her asrın kendisiyle yüceldiği biri vardır.
Gelecek asırların tümü içinse o benim.’’

Kibire batmış Şeytan’ın askerlerindendir İbni Arabi, kitapları şirk doludur.

“Her asrın kendisiyle yüceldiği biri vardır.
Gelecek asırların tümü içinse o benim.’’

Kibire batmış Şeytan’ın askerlerindendir İbni Arabi, kitapları şirk doludur.

 
  

İçeriği Sosyalleştir

Etiketler
arabi, hakikatin, muhyiddin, sırrı, İbn


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk)
 
Seçenekler
Görüntüleme stilleri

Gönderme Kuralları
Konu açma yetkiniz yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti ekleme yetkiniz yok
Mesaj düzenleme yetkiniz yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Forum saati; Türkiye'ye göre ayarlanmış olup, şu an saat: 09:33.

Forum Yasal Uyarı
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions Inc.

ForumKalbi, lisanslı vBulletin® kullanmaktadır.

ForumKalbi.Com; 5651 sayılı kanun uyarınca yer sağlayıcı niteliğini haiz bir genel forum sitesidir. Sitemizde yapılan paylaşımlar, moderasyon ekibimizin onayına dahil olmadan direkt yayınlanmaktadır. 5237 sayılı TCK (Türk Ceza Kanunu) ve 5651 Sayılı Kanun'un ilgili maddelerini ihlal eden kişilerin IP adresi ve sair kişisel verileri işlenmekte; yetkili merci tarafından müzekkere (Resmi Üst Yazı), tarafımıza tanzim edildiği takdirde paylaşılacaktır. Hukuka aykırı bir içerik paylaşımının olduğunu düşündüğünüz mesaj, konu ya da görseli içeren forum gönderilerini; İLETİŞİM bağlantısındaki formu doldurarak iletebilirsiniz. 48 saat içerisinde mevcut şikâyetiniz üzerinden tarafınıza ulaşılacak, gerekli işlemler tesis edilecektir.