Forum Logo  

Geri Git   ForumKalbi.Com > Dini Bölüm > İslâm ve İnsan > Tasavvuf

Tasavvuf Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmek..


Duyu Organları Ile Kalbin Alakası

Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmek..


Kullanıcı Etiket Listesi

  
 
LinkBack Seçenekler Görüntüleme stilleri
Alt 09 Ocak 2024, 22:18   #1
Çevrimdışı
Soğuk Şehrin, Soğuk Kadını
 
anatoLya kullanıcısının Avatarı
 
Profil ayrıntılarını görüntüleyebilmek için kayıtlı kullanıcı olmanız ve üye hesabınızla oturum açmanız gerekmektedir.
Varsayılan Duyu Organları Ile Kalbin Alakası

İmam-ı Rabbani Hz. Mektup 117
İmam-ı Rabbahi Hz.nin Yar Muhammed Kadime yazdığı mektup;
“Mevlana Yar Muhammed bizi unutmamış, kalp, çok zaman his organlarına bağlıdır. Duygu organlarından uzak olanlar kalpden uzar olur.
Hadis-i Şerifte “ Göz görmeyince gönülden de uzak olur.” buyruldu.


Bu hadis-i şerif, duygu organlarına bağlı bulunduğu mertebeyi göstermektetir.

Tasavvuf yolunun nihayetine varılınca, kalbin his organlarına bağlılığı kalmaz, histen uzak olmak, kalbin yakın olmasını bozmaz. Bunun içindir ki, bu yolun büyükleri, başlangıçta ve yolda olanlara, olgun bir rehberin yanından ayrılmalarına izin vermemişlerdir. “ Bir şeyin hepsi yapılmazsa hepsini de elden kaçırmamalıdır.” Bu söze uyarak, bulunduğunuz yolu değiştirmeyiniz! Uygunsuz kimselerle arkadaşlık etmekten, elden geldiği kadar sakınınız.!

Son nefeste lazım olan;

Şah-ı Nakşibendi hz.nin ve Alaüddin-i Atar k.s. halifesi Seyfeddin Menari;
İlk zamanlarda Hace Hamidüddin’den fıkıh ilmi okuyordu. Lüzumu kadar fıkıh öğrendikten sonra; Şah-ı Nakşibend hazretlerinin sohbet ve hizmetlerine devam etmeye başladı. Hace Hamidüddin ise fıkıh ilmini ilerletmesi arzusunda olduğundan, onun bu ayrılışını hoş karşılamadı, hatta onu kötülemeye kadar gitti.

Seyfeddin Menari söyle anlattı.” İlk hocam Hamidüddin vefat edenken yanında bulundum. Büyük bir ızdırap içinde idi. Ona; “ Çektiğiniz bu acı ve ızdırap nedir? Tahsil etmeyi bıraktığımızdan dolayı bizleri kötülediğiniz o ilim hazineleriniz nereye gitti.” Dedim. Bunun üzerine; “ Bizden gönül istiyorlar, yani selim kalp istiyorlar. Bizde ise ondan eser yok, ızdıraplarım bundandır.” Dedi.

“Seyfeddin Menari, o zamanda bulunan himmet ehli velilerden idi. Bir defasında şöyle anlattı.

“ Eğer insan sıhhatli iken, kalp huzuruna varamayarak hastalık vaktinde kuvvetler eksilmeye başlayınca huzuru bulmak son derece zor olur. Salihlerin böyle hastaları ziyarete gelmesi, hastaya rühani bir kuvvet kazandırmak içindir. Bu yolda yükseklik iddiasında bulunan, bir şey bildiğini zannedip, parlak kelimelerle millete vaat ve nasihat edenlerin çoğunun ahirete intikallerini gayet aciz ve dağınık gördüm

Böylelerinin bütün ilimleri, bu müthiş anda silinip gidiyor, elde edilmesi samimilikle olan bu şeyler, çeşitli hastalıkların hücumu ve insan tabiatının zaafı olan ölüm anında hiçbir fayda vermiyor. Bilhassa şiddet ve mihnetlerin en büyüğü olan ruhun bedenden ayrılışı zamanında suniliğe hiç yer kalmaz.

Bir kimse Mevlana Abdurrahman-i Cami hz. gelerek;

Bana öyle bir nesne öğretin ki kalan ömrümde onunla meşgul olayım, diye ricada bulundu,

Bunun üzerine Mevlana Abdurrahman-ı Cami hz. şöyle buyurdu;

Buna benzer bir şey Mevlana Sa’deddin hz.lerinden de sual olunmuştu. O, Mübarek elini sol göysü üzerine getirerek kalbini işaret etmiş ve bununla meşgül olun. Yani Vukuf-ı kalbi ile kayıtlanın ki iş hemen bundan ibarettir. Buyurdular.

Mevlana Abdurrahman-ı Cami hz.leri yine buyurdu ki; Eğer bir kimse bağlangıcın ve sonun bütün ilimlerini tahsil eylese, son nefesinde tahsil eylediği o ilimlerden ona bir faydası olmasa ve hepsi idrakinden silinip mahvolsa gerek..

Meğer huzur hali ve Allah’ı bilme duygusu kendisinde yer etmiş ola, o zaman o ilmin kendisine faydası dokunur.

Şeyh Ahmet El- Haznevi k.s. 18. mektubu;( Kardeşi Molla Mustafa’ya yazdığı mektup)

İmam-ı Rabbani k.s. buyurdular ki;

“Zahiri beden hastalıkları, şeri ahkamlarının edası için meşakkate sebep olduğu gibi, manevi kalp hastalıkları da bunları icap ettirir. İnsanın bedeninde, bir zahiri hastalık belirse, o hastalığı gidermek için çok çalışır. Halbuki, şüphesiz manevi kalp hastalığı, kalp Hakk Cella ve Ala’dan başka şeylerle ilgilenmesinden ibarettir. Öyle meşguldir ki, kendisini ebedi bir ölüme ve ebedi azaba atılacağına az kaldığı halde, bu hastalığın giderilmesini asla düşünmeyip, def’ ine asla çalışmaz. Eğer, bir kimse, kalbi Hakk tealadan başkasıyla ilgisinin bir hastalık olduğunu bilmezse, halis, sefih bir kimsedir. Eğer bildi de izalesine aldırıp etmezse sırf ahmaktır. İşte bu manevi kalp hastalığının anlamak için, ahirete ait düşünce lazımdır. Çünkü yalnız dünya için olan akıl,idrak, fani zevklerle müptela olup, onlara dalmış olduğundan, kusurludur. Bu manevi hastalığı anlamaz. Ancak Ahiret aklı bunu idrak eder.


Ebu Bekir R.A. Resul-i Ekrem’e hayali rabıtası;

Hz.Ebu Bekir R.A. birgün Resulullah s.a.v. e gelerek “ Ey Allah’ ın Resülü, her zaman hayalin gözümün önünde duruyor. Hatta istemediğim bazı yerlerde bile sizi hayal ediyorum.” Demişti. Peygamber s.a.v. duruma men etmemiştir. Bu hadise hayali rabıtaya bir işaret ve delildir.

Bir ayeti kerime de (Al-i İmran 3/31) ; şöyle buyruluyor.” Sen onlara; “ Allah’ ı seviyorsanız bana tabi olunuz’ de” bu ayette de bazı ulemaya göre rabıtaya işaret vardır. Çünkü tabi olmak için, tabi olunanın ya bizzat görülmesi veya hayal edilmesi gerektirir. Böyle olmadan ona ittiba etmek nasıl mümkün olabilir?

Ruh’ un Beyan (1/318-319) tefsirinde; “ İttiba, sıradan bir tali olmak değildir. Tabiilik peşinden gitmek gerektiği halde,m ittiba Peygambere gerçek anlamda duyulan bir sevgi, ancak onu halen, kalen, amelen, ahlaken, sureten, sireten ve akideten benimsemek ve sünnetine uymakla hakakkuk eder. Peygamber s.a.v. e ittibaın tam ve hakiki olması batının (sırrın,kalbin, nefsin) Hz. Peygamberin batınına tıpatıp uymasıyla mümkündür.

İmam-ı Rabbani Hz. Mektup 117
İmam-ı Rabbahi Hz.nin Yar Muhammed Kadime yazdığı mektup;
“Mevlana Yar Muhammed bizi unutmamış, kalp, çok zaman his organlarına bağlıdır. Duygu organlarından uzak olanlar kalpden uzar olur.
Hadis-i Şerifte “ Göz görmeyince gönülden de uzak olur.” buyruldu.


Bu hadis-i şerif, duygu organlarına bağlı bulunduğu mertebeyi göstermektetir.

Tasavvuf yolunun nihayetine varılınca, kalbin his organlarına bağlılığı kalmaz, histen uzak olmak, kalbin yakın olmasını bozmaz. Bunun içindir ki, bu yolun büyükleri, başlangıçta ve yolda olanlara, olgun bir rehberin yanından ayrılmalarına izin vermemişlerdir. “ Bir şeyin hepsi yapılmazsa hepsini de elden kaçırmamalıdır.” Bu söze uyarak, bulunduğunuz yolu değiştirmeyiniz! Uygunsuz kimselerle arkadaşlık etmekten, elden geldiği kadar sakınınız.!

Son nefeste lazım olan;

Şah-ı Nakşibendi hz.nin ve Alaüddin-i Atar k.s. halifesi Seyfeddin Menari;
İlk zamanlarda Hace Hamidüddin’den fıkıh ilmi okuyordu. Lüzumu kadar fıkıh öğrendikten sonra; Şah-ı Nakşibend hazretlerinin sohbet ve hizmetlerine devam etmeye başladı. Hace Hamidüddin ise fıkıh ilmini ilerletmesi arzusunda olduğundan, onun bu ayrılışını hoş karşılamadı, hatta onu kötülemeye kadar gitti.

Seyfeddin Menari söyle anlattı.” İlk hocam Hamidüddin vefat edenken yanında bulundum. Büyük bir ızdırap içinde idi. Ona; “ Çektiğiniz bu acı ve ızdırap nedir? Tahsil etmeyi bıraktığımızdan dolayı bizleri kötülediğiniz o ilim hazineleriniz nereye gitti.” Dedim. Bunun üzerine; “ Bizden gönül istiyorlar, yani selim kalp istiyorlar. Bizde ise ondan eser yok, ızdıraplarım bundandır.” Dedi.

“Seyfeddin Menari, o zamanda bulunan himmet ehli velilerden idi. Bir defasında şöyle anlattı.

“ Eğer insan sıhhatli iken, kalp huzuruna varamayarak hastalık vaktinde kuvvetler eksilmeye başlayınca huzuru bulmak son derece zor olur. Salihlerin böyle hastaları ziyarete gelmesi, hastaya rühani bir kuvvet kazandırmak içindir. Bu yolda yükseklik iddiasında bulunan, bir şey bildiğini zannedip, parlak kelimelerle millete vaat ve nasihat edenlerin çoğunun ahirete intikallerini gayet aciz ve dağınık gördüm

Böylelerinin bütün ilimleri, bu müthiş anda silinip gidiyor, elde edilmesi samimilikle olan bu şeyler, çeşitli hastalıkların hücumu ve insan tabiatının zaafı olan ölüm anında hiçbir fayda vermiyor. Bilhassa şiddet ve mihnetlerin en büyüğü olan ruhun bedenden ayrılışı zamanında suniliğe hiç yer kalmaz.

Bir kimse Mevlana Abdurrahman-i Cami hz. gelerek;

Bana öyle bir nesne öğretin ki kalan ömrümde onunla meşgul olayım, diye ricada bulundu,

Bunun üzerine Mevlana Abdurrahman-ı Cami hz. şöyle buyurdu;

Buna benzer bir şey Mevlana Sa’deddin hz.lerinden de sual olunmuştu. O, Mübarek elini sol göysü üzerine getirerek kalbini işaret etmiş ve bununla meşgül olun. Yani Vukuf-ı kalbi ile kayıtlanın ki iş hemen bundan ibarettir. Buyurdular.

Mevlana Abdurrahman-ı Cami hz.leri yine buyurdu ki; Eğer bir kimse bağlangıcın ve sonun bütün ilimlerini tahsil eylese, son nefesinde tahsil eylediği o ilimlerden ona bir faydası olmasa ve hepsi idrakinden silinip mahvolsa gerek..

Meğer huzur hali ve Allah’ı bilme duygusu kendisinde yer etmiş ola, o zaman o ilmin kendisine faydası dokunur.

Şeyh Ahmet El- Haznevi k.s. 18. mektubu;( Kardeşi Molla Mustafa’ya yazdığı mektup)

İmam-ı Rabbani k.s. buyurdular ki;

“Zahiri beden hastalıkları, şeri ahkamlarının edası için meşakkate sebep olduğu gibi, manevi kalp hastalıkları da bunları icap ettirir. İnsanın bedeninde, bir zahiri hastalık belirse, o hastalığı gidermek için çok çalışır. Halbuki, şüphesiz manevi kalp hastalığı, kalp Hakk Cella ve Ala’dan başka şeylerle ilgilenmesinden ibarettir. Öyle meşguldir ki, kendisini ebedi bir ölüme ve ebedi azaba atılacağına az kaldığı halde, bu hastalığın giderilmesini asla düşünmeyip, def’ ine asla çalışmaz. Eğer, bir kimse, kalbi Hakk tealadan başkasıyla ilgisinin bir hastalık olduğunu bilmezse, halis, sefih bir kimsedir. Eğer bildi de izalesine aldırıp etmezse sırf ahmaktır. İşte bu manevi kalp hastalığının anlamak için, ahirete ait düşünce lazımdır. Çünkü yalnız dünya için olan akıl,idrak, fani zevklerle müptela olup, onlara dalmış olduğundan, kusurludur. Bu manevi hastalığı anlamaz. Ancak Ahiret aklı bunu idrak eder.


Ebu Bekir R.A. Resul-i Ekrem’e hayali rabıtası;

Hz.Ebu Bekir R.A. birgün Resulullah s.a.v. e gelerek “ Ey Allah’ ın Resülü, her zaman hayalin gözümün önünde duruyor. Hatta istemediğim bazı yerlerde bile sizi hayal ediyorum.” Demişti. Peygamber s.a.v. duruma men etmemiştir. Bu hadise hayali rabıtaya bir işaret ve delildir.

Bir ayeti kerime de (Al-i İmran 3/31) ; şöyle buyruluyor.” Sen onlara; “ Allah’ ı seviyorsanız bana tabi olunuz’ de” bu ayette de bazı ulemaya göre rabıtaya işaret vardır. Çünkü tabi olmak için, tabi olunanın ya bizzat görülmesi veya hayal edilmesi gerektirir. Böyle olmadan ona ittiba etmek nasıl mümkün olabilir?

Ruh’ un Beyan (1/318-319) tefsirinde; “ İttiba, sıradan bir tali olmak değildir. Tabiilik peşinden gitmek gerektiği halde,m ittiba Peygambere gerçek anlamda duyulan bir sevgi, ancak onu halen, kalen, amelen, ahlaken, sureten, sireten ve akideten benimsemek ve sünnetine uymakla hakakkuk eder. Peygamber s.a.v. e ittibaın tam ve hakiki olması batının (sırrın,kalbin, nefsin) Hz. Peygamberin batınına tıpatıp uymasıyla mümkündür.

 
  

İçeriği Sosyalleştir

Etiketler
alakası, duyu, ile, kalbin, organları


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk)
 
Seçenekler
Görüntüleme stilleri

Gönderme Kuralları
Konu açma yetkiniz yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti ekleme yetkiniz yok
Mesaj düzenleme yetkiniz yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Forum saati; Türkiye'ye göre ayarlanmış olup, şu an saat: 05:25.

Forum Yasal Uyarı
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions Inc.

ForumKalbi, lisanslı vBulletin® kullanmaktadır.

ForumKalbi.Com; 5651 sayılı kanun uyarınca yer sağlayıcı niteliğini haiz bir genel forum sitesidir. Sitemizde yapılan paylaşımlar, moderasyon ekibimizin onayına dahil olmadan direkt yayınlanmaktadır. 5237 sayılı TCK (Türk Ceza Kanunu) ve 5651 Sayılı Kanun'un ilgili maddelerini ihlal eden kişilerin IP adresi ve sair kişisel verileri işlenmekte; yetkili merci tarafından müzekkere (Resmi Üst Yazı), tarafımıza tanzim edildiği takdirde paylaşılacaktır. Hukuka aykırı bir içerik paylaşımının olduğunu düşündüğünüz mesaj, konu ya da görseli içeren forum gönderilerini; İLETİŞİM bağlantısındaki formu doldurarak iletebilirsiniz. 48 saat içerisinde mevcut şikâyetiniz üzerinden tarafınıza ulaşılacak, gerekli işlemler tesis edilecektir.