09 Kasım 2024, 00:40
|
#1
|
Profil ayrıntılarını görüntüleyebilmek için kayıtlı kullanıcı olmanız ve üye hesabınızla oturum açmanız gerekmektedir.
High Hopes | Pink Floyd - İngilizce Sözler ve Türkçe Çeviri

High Hopes
Beyond the horizon of the place we lived when we were young
In a world of magnets and miracles
Our thoughts strayed constantly and without boundary
The ringing of the division bell had begun
Along the long road and on down the causeway
Do they still meet there by the cut
There was a ragged band that followed in our footsteps
Running before time took our dreams away
Leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
To a life consumed by slow decay
The grass was greener
The light was brighter
With friends surrounded
The nights of wonder
Looking beyond the embers of bridges glowing behind us
To a glimpse of how green it was on the other side
Steps taken forwards but sleepwalking back again
Dragged by the force of some inner tide
At a higher altitude with flag unfurled
We reached the dizzy heights of that dreamed of world
Encumbered forever by desire and ambition
There's a hunger still unsatisfied
Our weary eyes still stray to the horizon
Though down this road we've been so many times
The grass was greener
The light was brighter
The taste was sweeter
The nights of wonder
With friends surrounded
The dawn mist glowing
The water flowing
The endless river
Forever and ever
Yüksek Umutlar
Bulunduğumuz yerin ufkunun ötesinde yaşıyorduk gençken
Cazibelerin ve mucizelerin dünyasında
Düşüncelerimiz başı boş geziniyordu durmaksızın ve sınır tanımada
Çalmaya başladı ayrım çanı
Uzun Yol boyunca ve geçit’ten aşağıya doğru
Hala buluşuyorlar mı Kanal’da
Gürültücü bir grup vardı izimizden gelen
Zamanın önünde koşarak alıp götürdü düşlerimizi
Geride sayısız küçük yaratığı, bizi bağlamaya çalışan yeryüzüne
Ağır ağır çürüyerek tükenen bir yaşama
Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Dostlarla çevrili
Harika geceler
Ötesine bakıyoruz geride bıraktığımız köprülerin kızaran korlannın
Bir an için gözümüze ilişiyor ne kadar yeşil olduğu öte yanın
İleriye atıyoruz adımlanmızı fakat düşlerimizde gerisin geri dönüyo
Sürüklenerek gücü ile içimizdeki bir gelgitin
Daha yükseklerde açılmış bayrak ile
Eriştik baş döndürücü doruklarına düşlenen dünyanın
Sonsuza dek arzu ve tutkuyla yüklü
Bir açlık var daha doyurulmamış
Yorgun bakışlarımız hala başı boş geziniyor ufukta
Çakılıp kaldığımız halde bu yolun üzerine defalarca
Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Tatlar daha güzeldi
Harika geceler
Dostlarla çevrili
Kızaran şafak sis akan su
Sonsuza akan ırmak
Sonsuzluga dek
R.C. Güren’den alternatif açıklama
Bizler gencecik insanlarken,
her şeyin mümkün olabileceği,
hayallerimizin çağladığı ve sınır tanımadığı
O mucizevi dünyamızın ufkunun ardında bir yerlerde
Kaderin çanları çalmaya başlamıştı bile.
Acayip şenlikli bir durum var ortada. Güle oynaya yaşanılası, gıpta edilesi, her şeyin mümkün olduğu, zihnin ve hayal gücünün sınır tanımadığı, gençken yaşadığımız bu yerin ötesinde hüküm verilmeye başlanmıştı. Hayata o kadar asılmıştık ki, o kadar bir hızla kaptırmıştık ki kendimizi, hayallerimiz bile gerimizde kaldı. O mucizevi dünyanın minik (neden minik bilmiyorum), masum , şirin yaratıkları bizleri, o dünyanın kıymetini bilmeye ve onu heba etmemeye çağırmış, ve onu, ondan vazgeçip, şaşaalı ama çürüyüp yok olması kaçınılmaz bir dünyaya değişmememiz için çırpınmışlardı.
Çimen daha bir yeşil,
Işık daha bir parlaktı,
Etrafın dostlarla çevrildiğinde
Geceler masala çalardı.
Sonra Waters’e bile kıç attıracak bir ifade, o masumiyeti terk etmiş olmanın verdiği huzursuzluğu, yitik cennete kaçma arzusunu, ‘ana rahmine dönme arzusunu’ anlatan:
“Steps taken forwards but sleepwalking back again”, ileriye atılan adımlar ama sonra uyurgezer adımlarla geriye dönüş.
Ya da bilinçle ileriye doğru atılalan adımlar ama bilinçaltında geldiğin yere dönme arzusu.
“Encumbered forever by desire and ambition
There’s a hunger still unsatisfied “
Bu maddi dünyanın arzu ve hırslarıyla ne kadar bulansan da, gözün başka bir şey görmez olsa da, içten içe hala bir ruh açlığı.
En sonunda da gııy gıııyyyyyyy diye minörden solo girer.

High Hopes
Beyond the horizon of the place we lived when we were young
In a world of magnets and miracles
Our thoughts strayed constantly and without boundary
The ringing of the division bell had begun
Along the long road and on down the causeway
Do they still meet there by the cut
There was a ragged band that followed in our footsteps
Running before time took our dreams away
Leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
To a life consumed by slow decay
The grass was greener
The light was brighter
With friends surrounded
The nights of wonder
Looking beyond the embers of bridges glowing behind us
To a glimpse of how green it was on the other side
Steps taken forwards but sleepwalking back again
Dragged by the force of some inner tide
At a higher altitude with flag unfurled
We reached the dizzy heights of that dreamed of world
Encumbered forever by desire and ambition
There's a hunger still unsatisfied
Our weary eyes still stray to the horizon
Though down this road we've been so many times
The grass was greener
The light was brighter
The taste was sweeter
The nights of wonder
With friends surrounded
The dawn mist glowing
The water flowing
The endless river
Forever and ever
Yüksek Umutlar
Bulunduğumuz yerin ufkunun ötesinde yaşıyorduk gençken
Cazibelerin ve mucizelerin dünyasında
Düşüncelerimiz başı boş geziniyordu durmaksızın ve sınır tanımada
Çalmaya başladı ayrım çanı
Uzun Yol boyunca ve geçit’ten aşağıya doğru
Hala buluşuyorlar mı Kanal’da
Gürültücü bir grup vardı izimizden gelen
Zamanın önünde koşarak alıp götürdü düşlerimizi
Geride sayısız küçük yaratığı, bizi bağlamaya çalışan yeryüzüne
Ağır ağır çürüyerek tükenen bir yaşama
Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Dostlarla çevrili
Harika geceler
Ötesine bakıyoruz geride bıraktığımız köprülerin kızaran korlannın
Bir an için gözümüze ilişiyor ne kadar yeşil olduğu öte yanın
İleriye atıyoruz adımlanmızı fakat düşlerimizde gerisin geri dönüyo
Sürüklenerek gücü ile içimizdeki bir gelgitin
Daha yükseklerde açılmış bayrak ile
Eriştik baş döndürücü doruklarına düşlenen dünyanın
Sonsuza dek arzu ve tutkuyla yüklü
Bir açlık var daha doyurulmamış
Yorgun bakışlarımız hala başı boş geziniyor ufukta
Çakılıp kaldığımız halde bu yolun üzerine defalarca
Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Tatlar daha güzeldi
Harika geceler
Dostlarla çevrili
Kızaran şafak sis akan su
Sonsuza akan ırmak
Sonsuzluga dek
R.C. Güren’den alternatif açıklama
Bizler gencecik insanlarken,
her şeyin mümkün olabileceği,
hayallerimizin çağladığı ve sınır tanımadığı
O mucizevi dünyamızın ufkunun ardında bir yerlerde
Kaderin çanları çalmaya başlamıştı bile.
Acayip şenlikli bir durum var ortada. Güle oynaya yaşanılası, gıpta edilesi, her şeyin mümkün olduğu, zihnin ve hayal gücünün sınır tanımadığı, gençken yaşadığımız bu yerin ötesinde hüküm verilmeye başlanmıştı. Hayata o kadar asılmıştık ki, o kadar bir hızla kaptırmıştık ki kendimizi, hayallerimiz bile gerimizde kaldı. O mucizevi dünyanın minik (neden minik bilmiyorum), masum , şirin yaratıkları bizleri, o dünyanın kıymetini bilmeye ve onu heba etmemeye çağırmış, ve onu, ondan vazgeçip, şaşaalı ama çürüyüp yok olması kaçınılmaz bir dünyaya değişmememiz için çırpınmışlardı.
Çimen daha bir yeşil,
Işık daha bir parlaktı,
Etrafın dostlarla çevrildiğinde
Geceler masala çalardı.
Sonra Waters’e bile kıç attıracak bir ifade, o masumiyeti terk etmiş olmanın verdiği huzursuzluğu, yitik cennete kaçma arzusunu, ‘ana rahmine dönme arzusunu’ anlatan:
“Steps taken forwards but sleepwalking back again”, ileriye atılan adımlar ama sonra uyurgezer adımlarla geriye dönüş.
Ya da bilinçle ileriye doğru atılalan adımlar ama bilinçaltında geldiğin yere dönme arzusu.
“Encumbered forever by desire and ambition
There’s a hunger still unsatisfied “
Bu maddi dünyanın arzu ve hırslarıyla ne kadar bulansan da, gözün başka bir şey görmez olsa da, içten içe hala bir ruh açlığı.
En sonunda da gııy gıııyyyyyyy diye minörden solo girer.
|
|
|
|